Tanrılar Okulu – Bir Kitap Okudum ve Hayatım Değişti!

 

Bilenler bilir, Orhan Pamuk’un Yeni Hayat kitabı bu cümleyle başlar: Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.

Kitaplar gerçekten de hayat değiştirecek güce sahipler. Kurgu olsun ya da olmasın…

Benim hayatımı değiştiren kitap Tanrılar Okulu oldu. Bir arkadaş tavsiyesiyle 2005’te aldım kitabı. Kocaman bir kitap. Felsefik bir kitap olduğunu söylemişlerdi. O zamanlar “kişisel gelişim” tabiri bu denli popüler değildi. Karşımda nasıl bir kitap olduğunun pek de farkında değildim.

Tanrılar Okulu kitabının yazarı Stefano D’Anna’yı geçtiğimiz yıllarda kaybettik. Son yıllarında kendisi Türkiye’de çok fazla vakit geçirmekteydi. Kitabının ülkemizde en iyi satanlar arasında olmasını iyi değerlendirmişti. Ülkemizde seminerler verdi, kısa atölyeler yaptı. Kitabının yayıncısı Nehir Ötgür’le tanışmıştım. Rahmetliyle de tanışmak istemiştim ama kısmet olmadı. Birlikte sosyal medya projeleri yapmayı konuşmuştuk, sonra arkadaşım Cemre o işi gayet güzel bir şekilde yürütmüştü.

Tanrılar Okulu, yıl 2017, hala benim yol arkadaşım. Kitap epey yıprandı artık, ne de olsa 10 küsür senedir başvuruyorum kendisine. İçi aldığım notlarla, altı çizili cümlelerle dolu. Ara ara, içimde bir soru işaretinin belirdiğini fark ettiğimde açar, özellikle altını çizdiğim yerlere kısa bir göz gezdirir, sakinlerim. Bu gerçekten de uzun süredir böyle.

Tanrılar Okulu sıradan bir kişiyle Dreamer’ın karşılaşmasını anlatır kurgusal olarak. Fakat bu karşılaşmadaki diyaloglar kitabı felsefik ve psikolojik bir noktaya çeker. Dreamer, düşleyen demek. Bu hayat düşlenmiştir diyor kitap. Yani bir Tanrı varsa, o bu hayatı düşlemiş ve bu çıkmış ortaya. Ve hepimiz bu Tanrı’nın parçalarıyız. Biz de düşlemeliyiz. Düşümüz hep gözümüzün önünde olmalı. Dünyayı bu şekilde değiştirebiliriz diyor kitap.

Kalın ve büyük bir kitap, okumayı düşünüyorsanız, lütfen sizi korkutmasın. Başlangıcının ağır ilerlemesi de öyle. D’anna, basitçe düşüncelerini sıralamak için, öylesine bir kurgu oluşturmak istememiş. Dreamer ile karşılaşan kişinin hayatını detaylı bir şekilde çizmiş. Gerçekten bir romanın, bir filmin içindeymişiz gibi, bir karakterimiz var ve onun hayatının bu zamana kadar nasıl şekillendiğini anlamamız için biraz bekletiyor bizi D’anna. Önce o iskeleti sağlam bir şekilde kuruyor. Sonra Dreamer ile karşılaşma gerçekleşiyor. Ve gelsin muhteşem cümleler, hayat sarsıcı düşünce şekilleri, defalarca düşündüren seçimler, yüzleşmeler…

 

Ben bölüm 1’den önce kitabın açılış kısmına bayılıyorum. Hem oradan, hem de kitabın devamından beni en çok etkileyen cümlelerden sizlerle paylaşmak istiyorum:

*Bu kitap bir harita, bir kaçış planıdır…. Bu yolculukta demir alabilmenin ilk şartı kişinin içinde bulunduğu kölelik halinin farkına varmasıdır… İnsanlığın yazgısını değiştirebilmesi için, insanın kendi psikolojisini, doğrular ve inançlar sistemini değiştirmesi gerekmektedir.

*Ben bireysel bir devrim düşledim. Yeni bir liderler nesline ders verecek bir okul düşledim.

*Bu öze dönüş yolculuğumda öyle çok saçmalığı terk etmem, öyle çok yükten kurtulmam gerekti ki…. Kendimi keşfetmek zorunda kaldım.

*Hiçbir politik, dini veya felsefi sistem, toplumu dışarıdan değiştiremez. Bizi dünya çapında bir iyileşmeye tabi tutup, daha anlayışlı, daha samimi ve mutlu bir uygarlık haline getirebilecek yegane şey bireysel bir devrim, her kişinin tek tek, hücre hücre, psikolojik bir tekrar doğumu, benliğinin yaralarının sarılmasıdır.

*Bağlarından kurtul. Kendini özgür kıl. Katılaşma, direnme. Kabullen! Kim olduğunla bilinçli olarak karşılaşmaya razı ol. Başkalarında kendi yalanlarını, öz çıkarlarını kollayışını ve bilgisizliğini bulmaya razı ol. Değiş! Böylece dünya da değişecektir.

*Şimdiye dek bağdaşamayıp karşı çıktığını düşündüğün şeyi, yüreğinde uyum içine sok.

*İrade olmadan düşünceler, duygular, arzular, oluşun içinde başıboş dolaşan serseri kıymıklar gibidir ve sen evrenin insafına kalmış küçük bir parçacıksındır.

*Hiç kimse veya hiçbir şey seni bağımlı olmaya zorlayamaz. Bağımlı olmak kişisel bir seçimdir, istemeden bile olsa. Dünya her isteğe yanıt verir. Ne var ki sen ne istediğini bilmiyorsun.

*Bağımlı olmak, bir kişinin saygınlığını düşürmesidir.

*Yoksulluk, kişinin kendi sınırlarını görememesi demektir.

*Kişi ölmeden önce ölmelidir. Ölmek, kişinin vizyonunu bütünüyle altüst etmesidir. Ölmek, ısrıtabın egemen olduğu bayağı bir dünyadan yok olmak ve üst bir düzeyde yeniden ortaya çıkmaktır.

*Hoş olmayan durumların, felaketlerin ağırlığı altında bükülmek ve her şeyi ciddiye almak, dünyanın kederli betimlenmesini destekleyerek bu olayları kalıcı kılmaktır.

*Visibilia ex Invisibilibus. Gördüğümüz ve dokunduğumuz her şey görünmeyenden kaynaklanır.

*Annenle babanın, eğitmenlerinin, kötülük uzmanları ve felaket çığırtkanlarının kafana doldurdukları her şeyi boşlayıp arkanda bırakmalısın.

*Geçmişinde hala birçok delik var; kapatılmamış hesaplar, karşılığı asla ödenmemiş iç borçlar, suçluluk duyguları, kendine acıma ve hepsinden öte kir pas altındaki karanlık köşeler. Benliğin, fiyatları rastgele konulmuş, kötü yönetilen bir dükkan. İncik boncuklar fahiş fiyatlıyken değerli şeyler indirimde.

*Kendini yüreğinde bağışlamak, kendi varoluşunun katmanlarındaki hala yırtık olan yere girmek demektir. Kendini yüreğinde bağışlamak, geçmişi tüm safralarıyla birlikte değiştirecek güçtedir.

*Bir kişi yaşamındaki olayları elbette değiştiremez, ancak onları göğüsleme biçimini değiştirebilir.

*Yaşamda boşluk olamaz. Sen kendini yeni bir biçimde düşünmeye ve davranmaya zorlayarak bu boşlukları doldurmazsan, bunu senin adına tüm zalimliğiyle dünya yapacaktır.

*En yüce zafer kişinin kendisini yenmesidir: Hiçbir dış olayın veya koşulun iç yaralar açmasına veya benliği karalamasına izin vermemek.

*Mea Culpa: Başıma gelen, iyi, kötü her şeyden ben sorumluyum. Tüm sırların sırrı Mea Culpa’dır.

*İnsan, zekası, iradesi ve aydınlığıyla kendi içinden beslenebilir.

*Tanrı, senin devinmekte olan iradendir.

*Bir insanın nefesi genişledikçe kendi gerçekliği de zenginleşir. Amacın kişisel yazgını değiştirmekse, nefesin üstünde çalış, solunuma yeterince zaman ayır.

*Uykunun ölümün bir temsili olduğunu kavradığında ona artık eskisi gibi yaklaşamazsın.

*Azla yetinmeye doğru yaptığımız her perhiz, her çaba, yıllardır birikmiş duygusal kabuklardan, bizi kurtaracaktır.

*Savaş alanı bedendir. Reddedilen her yiyecek, uykudan kurtarılan her an ölüme karşı bir zaferdir.

*Daha az öl, ebediyen yaşa.

*Dışardan gelecek bir yardım yok. Başkalarına ve onların yargılarına bağımlı olmaktan kötüsü yoktur.

*Amacına kendini adayan bir insan imkansızı gerçekleştirebilir.

*Tek düşmanın senin içindedir. Düşmanını sev. İçindeki düşmanın aslında en sadık uşağındır. Zalimlik maskesinin ardında en büyük müttefikin saklıdır. Onun amacı senin zafer kazanmandır.

Bloguma Hoşgeldin!/Welcome to my Blog!

Merhaba, ben Melis Zararsız. Blogumda çoğunlukla sağlıklı ve mutlu bir yaşam stili hakkında yazıyor olacağım. Zor bir çocukluk geçirmiş olan, kendisini hep farklı ve hassas hisseden ve bunun sebebinin bir “empath*” olmak olduğunu çok geç keşfettiği için kendi kendini o noktaya kadar epey hırpalayan, fakat bunu anladığı, ismini koyduğu ve benzer ruhlar bulduğu, benzer hikayeler okuduğu anda kendiyle barışmış, 30’lu yaşlarından sonra hayatını yeniden şekillendirmeye başlamış bir genç kadınım. Devamında mutlu olamayacağımı ve edemeyeceğimi fark ettiğim, konfor alanı bol evliliğime ve işime son vererek, yalnız yaşayarak ve freelance çalışarak başlattım bu süreci. Psikologlar, danışmanlar, yoga, meditasyon, felsefe ve psikoloji kitapları, yalnız çıkılan seyahatler destekledi bu süreci.

Editörlük, sinema yazarlığı, çevirmenlik yaptım, yapmaktayım. Yakın zamanda kendimi bu işlerimi sürdürürken hayata karşı motivasyonsuz hissetmeye başladım ve bunu hissettiğim anda, Kilo Verenler Kulübü kurucusu, eski kişisel antrenörüm (PT) Ali Suavi Eröz‘ü aradım. Onun da desteğiyle hayatımı yeniden düzene soktum, haftada iki gün spor yapıp, üç gün yürüyüş yapıp, ciddi anlamda sağlıklı beslenmeye başladım. Tüm yaşama bakışım, kendime bakışım, kendimle ilişkim, hayata tutunuşum, yaşam stilim değişti. Bunu beni tanıyanlar bedenimden de, ışıldayan gözlerimden de anlayabiliyorlar. Bu artık dönemsel bir spora başlama ya da dönemsel bir “rejim” değil. Kendisini seven, kendisine saygı duyan bir birey olarak ben artık sabahları erken kalkan, sağlıklı beslenen, gerekli bedensel aktivitelerini gerçekleştiren bir insanım, bu artık bir yaşam stili.  Şimdiki isteğim her şeyin mümkün olduğunu, tüm gücün bizde ve içimizde olduğunu kendimden yola çıkarak herkesle paylaşmak, bu konuda eğitim alıp (sağlıklı yaşam, sağlıklı beslenme), ihtiyacı olanlara destek olmak ve bu fikri büyüterek güzel bir kapı açmak. Bu şekilde kendi gelişimimi ve asla bitmeyecek öğrenme sürecini kendi adıma da sonsuz kılmak… Bu süreci başlatmadan önce de, başladıktan sonra da sitemin blog sayfalarında konuyla ilgili yazılar paylaşıyor olacağım.  Önerilerinize, yorumlarınıza açığım.

*Empath: Aslında empatik anlamına geliyor. Özellikle ingilizce kullandım kelimeyi, çünkü empati kelimesi çok fazla kullanılan bir kelime haline geldi son son, kişisel gelişim kelimesinin içi nasıl boşaltıldıysa maalesef empati de bilip bilmeden kullanıldığından, ben “empath” kelimesini kullanmayı tercih ediyorum. Bir sebebi de yabancı kaynaklarda empath olmanın ne demek olduğuna dair çok daha doyurucu makaleler okumuş olmam. Bir empath, basitçe, karşısındakine empati kurabilen, yani onu anlayabilen biri değil. Bir empath, doğumuyla, bir hediyeyle geliyor aslında. Bu o kişinin bir özelliği. Ama bu hediye, kullanması çok kolay bir hediye değil. Empath’lerin hisleri çok kuvvetli. Etrafındaki insanların, olayların yarattığı enerjilerin tümünü hissediyorlar. Bazen etraflarında olmayan ama uzaktan gönderilen enerjileri bile hissedebiliyorlar, fark edebiliyorlar. Bu enerjiler onlara yük olabiliyor. Yaşanan her şeye karşı fazla duyarlı olabiliyorlar. Kendilerine ait olmayan üzüntüleri, acıları, sıkıntıları kendi dertleriymiş gibi hissedebiliyorlar. Farkındalıkları, duygusal zekaları çok kuvvetli. Adeta ortamdaki enerjiyi emebiliyorlar ve bu onlara zarar verici boyutlara gelebiliyor. Bir empath, bunu yönetmeyi öğrenmesi gereken, hassas ve güçlü bir karakter.  Bu konuda sevdiğim bir Türkçe makale burada.

Hatta düşündüm de ben  bu empath olmakla ilgili ayrıca bir makale yazayım 🙂

Fakat bu merhaba’dan sonraki ilk yazım 15 günlük yolculuğumla ilgili olacak.

Merhaba!


Hi, I’m Melis. I will mostly be writing about a healthy and happy lifestyle. I am a young woman who had had a hard childhood, feeling myself “different” and “sensitive”  since then and therefore struggling with myself until finding out that I was a total “empath” and after realizing and naming that, after finding similar souls, reading lots of stories about it,  I made peace with myself. I started the process by finishing a  “comfort zone “marriage I knew I wouldn’t be happy and I wouldn’t be able to make the other person happy continuing. I also quit my “comfort zone” job which I was not happy anymore.  I started to live alone, to work freelance.  Psychologists, consultants, yoga, meditation, books about philosophy and psychology, travelling alone and stuff like these supported this process.

I have been working as an editor, a movie critic, a translator. Lately, I started to feel unmotivated to life while dealing with these. I immediately called my former personal trainer Ali Suavi Eroz and we started working. Thanks to his support, I reorganized my life, I started working out 2 days a week + 2 days cardio + 1 day walking outdoors. I started eating clean which is not making a diet. In a month, the way I look at life, the way I look at myself, the relationship with myself, the way I hold on to life, my life style completely changed. People who know me can tell by the way my body and the sparkle in my eye changed.  It’s not a periodical working out or diet programme. I, as an individual being that loves and respects herself, get up early, eat healthy, make the needed pyhsical activities for the rest of my life. This is a life style now. Now what I want is to share with everyone that everything is possible, that the power is inside all of us, that health is the most important thing to feel happy.  I want to educate myself on healthy living coaching and support people who need it and to open a door by developing this idea, and by doing this, making my own personal growth and learning process forever. I’ll be developing my website about being a healthy living coach and I’ll be writing articles in this blog part regularly. I’m open to suggestions and comments.

I decided I’ll be writing about what it means to be an empath, soon. But my first post after this hello will be about my 15 days travel which I came back home only 2 days ago.

So, hello there!