Tolerans Pencerende misin?

Dr. Sarah Halliday
Senior Consultant Clinical Psychologist
Halliday Quinn Limited

Gabor Maté ismini ilk kez Zeynep Aksoy‘dan duymuştum, yin yoga eğitmenlik eğitimi alırken.

1944 Budapeşte doğumlu Maté, travmatik bir çocukluğa sahip olan, yirmili yaşlarının sonlarında yerel bir lisede tarih öğretmeni olarak çalışırken, aniden tıp eğitimi almaya karar veren, doktorluk hayatı boyunca uyuşturucu bağımlıları, AIDS hastaları ve zihinsel engellilerle çalışmayı tercih eden bir doktor. Maté, bestseller listelerine giren ve yirmiden fazla dile çevrilen dört kitap yazmış. 2011’de Northern British Columbia Üniversitesi’nden onur doktorası almış. Yayımlanmış kitapları: A New Look at the Origins and Healing of Attention Deficit Disorder (1999), Hold On to Your Kids: Why Parents Need to Matter More Than Peers (Gordon Neufeld ile birlikte, 2005), In The Realm of Hungry Ghosts: Close Encounters With Addiction (2009).

Kendisinin yakın zamanda bir belgeseli yayınlandı. The Wisdom of Trauma – Travmanın Bilgeliği olarak çevirebiliriz herhalde, buradan inceleyebilirsiniz.

Filmi izledikten ve çok etkilendikten sonra Facebook’ta konuyla ilgili bir gruba dahil oldum. Çocukluk travmalarına dair dünyanın pek çok yerinden herkes paylaşım yapıyor, destek için iletişime geçiyor.

Bu grupta bir yazı paylaşıldı, o kadar etkilendim ki, üşenmedim Türkçe’ye çevirdim ve bugün yin yoga dersimizde öğrencilerimle paylaştım. Onlar da çok etkilendiler ve yazıyı onlara da yollamamı istediler. Ben de blogda dursun istedim ki kime ulaşabiliyorsa ulaşsın.

Doktor, psikolog ve insan hakları aktivisti Dr Louise Hansen yazmış bu yazıyı. Kaliforniya, Los Angeles Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde klinik psikiyatrist olan Dr. Dan Siegel tarafından geliştirilmiş bir model olan ve psikoloji biliminde önemli yeri olan Tolerans Penceresi‘ni öyle güzel tanıtmış ve öyle güzel bir öneri sunmuş ki bize. İyi okumalar:

“Her gün hepimizin belirli bir miktar enerjisi var. Enerjimiz güzel olduğunda iyi hissediyoruz ve sanki her şeyin üstesinden geliriz gibi oluyor. Çünkü aslında “uyanıklığımızın” en uygun olduğu anın içindeyizdir; buna “tolerans penceresi” deniyor. Burada yeterince güvende ve tamam hissederiz.

Ancak her zaman bu pencerede değiliz. Bazen çok fazla enerjimiz oluyor, bazen de çok azını deneyimliyoruz. İyi haber şu ki, pencereden gidebileceğimiz sadece iki yön var, ya yukarı ya aşağı doğru. Yani ya uyanık halimizin en uygun halinde oluruz (pencerede), ya aşırı yükselir tavana çıkarız, ya da yerin dibinde hissederiz, yani en enerjisiz halimizle yerin dibine geçeriz, bodrum katına.

Tavan çok fazla enerjidir, çok fazla uyanıklıktır, bu da öfke, endişe, aşırı yorgunluk, dehşet, hatta ve hatta cinnete kadar yolu olan deneyimler yaşatabilir. Bodrum katı ise çok az enerjidir ve yorgunluk, mutsuzluk, hissizlik, düzlük, boşluk ya da depresiflik olarak kendini hissettirir. İşte bu zamanlarda kendimize sorabiliriz: Neredeyim?

Bu soru ve bunun cevabını bilmek çok kıymetlidir çünkü yoklamış oluruz kendimizi: Penceremde miyim? Tavanda mıyım, bodrum katında mıyım? Bunun cevabı aslında bir pusula gibidir, bize nasıl ilerleyeceğimiz konusunda yol gösterir. Çelişkiyi de elimine eder, ki bu çok iyidir, çünkü belirsizlik stresi şiddetlendirir.

Tüm bebekler kendilerine ait tolerans penceresinde kalabilmek için belirli içeriklere ihtiyaç duyarlar: sıcaklık, dokunma, yumuşak ses tonu, süt, uyku. Bu malzemelerle güvende ve iyi, dengeli hissederler. Bunlar yoksa ağlarlar. Pencerelerine dönmeleri için daha azına ya da daha çoğuna ihtiyaç duyarlar.

Yetişkinler de bebekler gibidir. Bizim de sıcaklık, dokunma, yumuşak ses tonu, yemek ve uyku ihtiyacımız var. Ancak bunları bizim için hazırlayacak ebeveynlerimiz yok artık. O zaman da hangi malzemelerin yardımcı, hangi malzemelerin zararlı olabileceği konusunda karışıklık yaşayabiliyoruz: Yemek mi, uyku mu, hareket mi, partner mi, arkadaş mı, terapi mi, seks mi, uyuşturucu mu, kumar mı, porno mu?

Bazı içerikler bizi anlık iyi hissettirir, mesela şeker, ve bunların etkileri kısa sürer. Diğerleri daha zorlayıcıdır, mesela egzersiz yapmak, ve bunların faydaları daha uzun sürer. Bağımlılığın ise geri tepme etkisi vardır, madde ya da obje anlık rahatlık sağlar ve daha sonra olduğumuzdan da kötü hissederiz.

Tavandayken yani çok fazla yüksekken, bizi sakinleştirmesi için kişisel bakım araçlarına ihtiyaç duyarız. Bodrum kattayken, yani yeterli enerjimiz yokken, yeniden şarj olacak yollara ihtiyaç duyarız. İhtiyacımız farklı olabileceğinden, kendimize “neredeyiz” diye sormamız çok önemli.

Sizi ne rahatlatır? Sizi ne yeniden şarj eder? Sizi koruyan şeyleri kontrol edin: beden (yemek, su, hareket, dinlenmek), zihin (açıklık), sosyal bağ (aile, arkadaşlar, çevre), ülke (doğa, yürüyüş, kamp), kültür (yemek, müzik, bilim, sanat, teknoloji) ve ruhanilik (varoluş, meditasyon..)

Unutmayın ki tolerans penceremizdeysek mantıklı kararlar almamız daha kolay olur: yani yeterince güvenli ve tamam hissettiğimizde. Tavandaysak pişman olacağımız kararlar verebiliriz, mesela sinirlenmek, ya da ne bileyim, sokakta çıplak koşmak! Bodrum katta ise çaresiz hissedebiliriz ve o durumla bir türlü baş edemeyebiliriz.

Araştırmalar gösteriyor ki tolerans penceresi travma deneyimlemiş insanlar için daha küçük olabiliyor. Yani yaşanan durumları diğerleri kadar çok tolere edemeyebiliyorlar. Onlar bodrum katta ya da tavanda daha fazla zaman geçirebiliyorlar: yeterince tamam, yeterince güvende hissedemiyorlar.

İyi haber şu ki bu yükselişlerimizi düzenleyebiliriz ve bu da tolerans penceremizi genişletebilir. Nasıl mı? Düzenli olarak kontrol ederek. Pencerede miyim? Tavanda mıyım? Bodrum katta mıyım?  Koruyucu malzemelerden destek alıyor muyum?

Hayat deniz gibi, sürekli dalgalı. Her gün bilinçli veya bilinçsiz şekilde bu içerikleri, bu malzemeleri kullanıyoruz ve bu da uyanık oluşumuzu etkiliyor. Biraz daha farkındalıkla, biraz daha faydalı içerik ve malzemeyi doğru zamanda kullanmakla kendimizi düzenleyebiliriz. Bu da yaşamın dalgasını daha az türbülanslı kılar.

Not: Pek çok lider, açıklık (clarity) olmadan güven sahibi. Açıklık olmadan güven, yıkıcı olur. Açıklık olmayan güven aslında gezegeni yok ediyor. Açıklık, açıkça görmek demek: her şeyi olduğu gibi görmek. Açıklığın yan tesiri huzurdur: Neşe, basitçe dans eden barış ve huzurdur. Açıklık, huzuru, neşeyi, sevgiyi, mutluluğu, coşku ve anlayışı getirir. Mutluluğun peşinde olmayın. Açıklığın peşinde olun.

Dr Louise Hansen

Doktor Psikolog

İnsan Hakları Aktivisti

Çeviri: Melis Zararsız

Dünya Yoga Günü 2021

Merhaba!

Bugün online yin yoga dersimizde yin yoga pratiğimizden sonra öğrencilerime yoganın onlar için önceden ne anlama geldiğini, deneyimledikten sonra neler fark ettiklerini sordum. Yoga ülkemizde ilk popüler olmaya başladığı zamanlarda “ne bu antin kuntin işler” diyormuş öğrencilerimden biri mesela, hiç yabancı gelmedi bana da 🙂

Biraz içine bakınca da “bana göre değil, zaten ben yapamam”lar girmiş devreye. Bu da çok tanıdık açıkçası.

Şimdi ise düzenli olarak pratik yapıyor ve oldukça faydasını gördüğünü söylüyor.

Ben hatırlıyorum, ciddi nefes çalışmaları olduğunu duymuş ve, ben astımım zaten, bana iyi gelmez (??) demiştim, sonra da bir iki poz görüp, hmm, çocukluğundan beri spor yapan çok esnek kişilerin artistik, bale gibi pozları , kendilerine mutluluklar, demiştim.

Şu an yin yoga ve meditasyon dersleri veriyorum. İnanılmaz. Zaten yoganın öğretilerinden belki en önemlisi de bu işte; önyargıları, sınırları, kendi inanç ve belki zincirlerini fark etmek. Esnetebiliyor musun, daraltman mı gerekiyor, yoksa dengede misin, fark etmek. Bununla ilgili bir şeyleri değiştirebilir misin, araştırmak, bakmak. Bunu beden yoluyla, nefes yoluyla, anda kalma yoluyla, içine dönme yoluyla, bunlara zaman ayırma yoluyla yapmak.

Derste yoganın felsefesinden de bahsetmek istedim öğrencilerime. Ben meditasyonla başladığım için bu yolculuğa, şahsen meditasyonun, nefesin, farkındalığın arka planında bir felsefe yattığı konusunda, Budizm, Hint kültürü konularında bilgi sahibiyim. Yin Yoga eğitmenlik eğitiminde tanıştım Patanjali’nin Yoga Sutralarıyla, Upanişadlarla, Bhagavad Gita ile, yani Yoga’nın da arka planında bir felsefe ve bir tarih yattığıyla.

Derste kısaca Patanjali’den ve bu kitaplardaki metinlerin temelinden bahsettim. Bu arada, üçü de Türkçe’ye çevrildi, yukarıdaki isimleri Google’da aratarak bulabilirsiniz.

Yoga yaklaşık 50.000 yıl önce Hindistan’da ortaya çıkmış. Fikrin kökeni ise aynı zamanda hem bedeni hem zihni hem de ruhu çalıştırmak üzerine kurulmuş. Yoga en başından beri aydınlanma içeren bütüncül bir yaşam pratiği anlamı taşıyormuş. , Yoga felsefesinin kurucusu olarak kabul gören Patanjali adındaki Hint düşünür konuyla ilgili tarihi metinleri, sözel bilgileri, farklı kişilerin yoga teori ve pratiklerine dair gözlemlerini kapsamlı bir metinde toparlamış. Hayat boyu süren yoga yolculuğunda atılacak adımları, aşılacak engelleri ve ulaşılacak hedefleri simgeleyen 8 yoldan söz ediliyor. Devamı kitaplarda diyeyim, daha uzatmayayım.

Upanişadlar ise İnsanlığın İlk Felsefi Metinleri olarak geçiyor. Hindistan topraklarının ürünü olan bu metinlerin M.Ö. 800 yıllarında tamamlanmış olduğu düşünülüyor.

Bhagavad Gita da kutsal kabul edilen bir Hindu metin. Bhagavat Gita’da 700 kadar vecize var. Bir destanı anlatır. İnanışa göre MÖ 3000 yılında “dünya savaşı” denebilecek büyüklükte bir savaş meydana gelir. Bu savaş iyilerle kötüler arasındadır, iyi tarafta olan Arjuna, Krişna’dan yardım ister. Gandhi gibi bazı Hindular Bhagavad Gita’da anlatılan bu savaşın, savaş arabalarının, savaş atlarının, aslında “sembolik” olduğunu düşünürler. Arabacı bilinçtir, atlar kamçılanan isteklerdir, savaş yaşamdır, tekerlek zamandır araba beden ve arabanın sahibi ise “ben”dir.

Yoga yapan kişi yoganın beden, zihin ve ruh birlikteliği olduğunu, öz ben’le bir temas için, aydınlanmak için bir yol olduğunu bilen kişidir idealde. Evrensel ahlaki disiplinleri hayatına geçirendir. Ne yaptığına, ne söylediğine, ne yediğine, ne içtiğine dikkat edendir. Vicdanlı olandır. Önce kendiyle temasta kalarak bütüne ulaşma yolunu kendine açandır.

Bu kadar teori yeter, pratik etmek istiyorum, ben yoga yapmak istiyorum diyorsan, seni bir de şöyle alacağız. Yoga da hangi yoga 🙂

Asthanga Yoga

Nefes teknikleri ile egzersizlerin önemli bir yer tuttuğu bu türde pozlar ve nefesin senkronize olması gerektiği vurgulanır. Eğer sakinleşme arayışı içindeysen, dengeli bir uygulama sunan Asthanga yogayı deneyimleyebilirsin.

Hatha Yoga

Yoga deyince ilk akla gelen. Bedendeki zıt enerji birimleri, yoga pozları, nefes ve rahatlama akışları ile dengelenir. Başlamak için iyi bir seçim olabilir.

Vinyasa Yoga

Oldukça hareketli, akışkan, enerjik yoga türlerinden biri olan Vinyasa yogada farklı pozlar nefes eşliğinde bir uyum içerisinde akar. Zamanla kondisyon yaptırır, hem kaslar, hem bağ dokular çalışır. Hareketli, akışkan bir yoga için vinyasa yogayı dene.
Atölye Mudita‘dan Buğday Bezen hocaya ulaşabilirsin.

Yin Yoga

Bağ dokularının esnemesini ve gelişmesini amaçlayan Yin yoga’da, pozların içinde 3-5 dakika kalınır. Böylece bağ dokular, fasya dokusu nazikçe gerilir ve uzar. Meditatif ve pasif pozlardan oluşur, pozlar arası akışlara pek rastlanmaz, ayakta hareketlere az rastlanır. Yin Yoga’da zorlayıcı unsur zamandır. Yavaşlamayı, sabrı öğretmesi açısından da faydalıdır. (Online ve açıkhava yin yoga derslerine katılmak için lütfen bana ulaş)

Kundalini Yoga

Omurganın en alt kısmında bulunduğuna inanılan kundalini enerjisini kullanan yoga türüdür. Daha çok meditasyona ve mantralara ağırlık vererek enerji çakralarının yükseltilmesi hedeflenir. Kundalini yoga sayesinde bedenin, duyguların ve zihnin üzerinde bir bütün olarak çalışabilir, spiritüel bir deneyime sahip olabilirsin.

Bikram Yoga

38 derece sıcaklıktaki mekânlarda uygulanan pozlar vasıtasıyla, sıcaklık ile bağ dokuların daha kolay esneyebilmesi ve vücudun toksinlerden arındırılması hedeflenir. Bolca ter atmaya ve salgı bezlerini çalıştırmaya yarar.

Restoratif Yoga

Sinir sistemini onarmak ve bilinci dengelemek için bir nevi şifa yogası olarak tanınan Restoratif yogada bağ dokular ve kaslar bilinçli şekilde gevşetilir, nefes uygulamaları ön plândadır. Omurga fevkalade rahatlar.

Somatik Yoga Terapi

Stres kaynaklı olduğu muhtemel omuz ve sırt ağrıları, fıtık, skolyoz, siyatik, astım, kronik yorgunluk, yüksek tansiyon, bağırsak sorunları gibi rahatsızlıklarda yoganın tıbbî tedavileri desteklediği türüdür. Genelde fizyoterapistlerle dirsek temasında çalışılır. Somatik Yoga Terapi ihtiyacın olduğunu düşünüyorsan Atölye Mudita‘dan Buğday Bezen hocaya ulaşabilirsin.